18. yüzyılın sonlarında Fransa’nın kıyı kasabalarından birinde, genç ressam Marianne, soylu bir ailenin kızı olan Héloïse’in portresini yapmakla görevlendirilir. Ancak bu portre, evlilik öncesi bir nişan hediyesi olacak ve Héloïse’in bilgisi olmadan tamamlanmalıdır. Marianne, gündüzleri onunla yürüyüşe çıkan bir "arkadaş" gibi davranırken, geceleri zihninde kalan görüntülerle tabloyu gizlice çizer. Zamanla aralarındaki mesafe yerini derin bir bağa, sonra da bastırılmış bir aşka bırakır. Her bakış, her sessizlik bir itiraf kadar yoğundur. Portre tamamlandıkça, aşk da kendine yer bulur; ama kaderin ve dönemin sert gerçekleri, bu ateşi sonsuz kılmaya izin vermez. Portrait of a Lady on Fire, arzunun, sanatın ve hafızanın iç içe geçtiği, görsel bir şiir gibi akan bir film. Aşkın en sade, en çarpıcı haliyle anlatıldığı bu hikâye, izleyenin yüreğinde uzun süre yanmaya devam eder.